Şair Mealinin Kedi Mersiyesi
Asıl adı Mehmet olan şair Meali Sultan II. Beyazıt Han devri alim ve kadılarından Mustafa bin Evhaddüddin Yarhisarinin oğludur. 1490 yılında doğduğu tahmin edilen ve anne tarafından fenari ailesine mensup olan şairimiz sebebiyle iyi bir eğitim almıştır. Fakat gerek hezliyata düşkünlüğü gerekse gençliğinde ayak takımıyla düşüp kalkması sebebiyle yükselememiş, küçük kasaba kadılıklarıyla iktifa etmek mecburiyetinde kalmıştır. Müderris olma isteği de bu yüzden reddedilmiş, nihayet Şehzadeliğinde tanıdığı Kanuni sultan Süleyman Han emriyle kaydı hayat şartıyla uhdesine Gelibolu kadılığı verilmiş ve 10 yıl kadar rahat bir ömür sürdükten sonra 1535-1536 yıllarında burada vefat etmiştir.
Kaynakların tasvir ettiğine göre o uzun burunlu, köse, güleç yüzlü ve güzellikten nasipsiz biriydi. Kendisini görenler gülmekten kendini alamazdı. Mesleğinde yükselememesinin sebebinin biri de bu garip görünüşü ve şiirinde müstehcenliğe varacak ifadeler bulundurmasıdır.
Ama biz onun bu yönünü ele almayacak ve onun günümüzde bile haklı bir şöhreti elinde bulunduran kedisi arkasından yazdığı mersiyesini açıklamaya çalışacağız.
21 bentten oluşan mersiye hezl(alay ederek küçük düşürme şakaya alma) türünde olup devrin mersiyelerinde mutat hale gelen abartılar şairin ince zekasıyla ölen kedisi üzerinden tenkit edilir.
Şairimiz kendisini beğenmeyen devrinin sofu geçinen ve kendisinin kusurlarını devlet erkanına yetiştirmekten geri kalmayan gammaz güruhuna da taş atmaktan çekinmez. Yine ne sebeptense o devrin garnizon komutanı demek olan Dizdar ağayı da bir kedinin mahrem yerindeki kıllardan daha değersiz göstererek adeta yerin dibine sokar.
Küçük bir ev hayvanından başka bir şey olmayan kediye insani ve insan üstü sıfatlar vererek yüceltir. Bir yandan kedisinin ölümüne duyduğu hüznü dile getirirken bir yandan da o devrin kendince yanlış bulduğu taraflarını alaylı bir üslupla tenkit ederek bir taşla iki kuş vurmuş olur.
Mersiye-i Gürbe(kedi mersiyesi)
Çıkdun elden n‟idelüm ansızun eyvâh pisi
Yandun ölüm odına derd ile nâgâh pisi
Hasretâ şîr-i ecel buldı sana râh pisi
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
(Hiç akılda yokken elden çıktın eyvah kedi
Bir anda dert ile ölüme ateşinde yandın kedi
Ah hasret ölüm aslanı sana yol buldu kedi
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Kanı ol bebr bakışlu kanı ol şîr-i zeman
Kanı ol virmeyen arslan ile kaplâna emân
Kanı ol oldugı evde komıyan hîç sıçan
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
( Hani o pars bakışlı hani o zamanın aslanı
Hani o Aslan ve kaplana aman vermeyen
Hani o olduğu evde hiç sıçan bırakmayan
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Katı lâg-bâz idi gâyetde eyü kişiyidi
Gökde uçan kuşı avlamag anun işiyidi
Yidügi çörek idi dibleyidi pişiyidi
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
(Çok şakacıydı gayet iyi biriydi
Gökten uçan kuşu avlamak onun işiydi
Yediği çörek dible [pirinç ve lahana ve günümüzde taze fasülye ile de yapılan bir yemek] ve pişiydi
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Serçe dutar gibi dutardı tavukla kazı
Kendü akrânı gibi şîr ile iderdi bâzî
Niçe kâfir sıçan öldürmiş idi ol gâzî
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
( Tavuk ve kazı serçe tutar gibi tutardı
Aslanla kendi akranı gibi oyun ederdi
Nice kafir sıçan öldürmüştü o gazi
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Gâh tesbîh geçürürdi gehî banlar idi
Ahiret korkusını bilür idi anlar idi
Bû Alî görse zekâsını anun tanlar idi
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
(Bazen tesbih çeker bazen de ezan okurdu
Ahiret korkusunu bilip anlardı
İbni sina zekasını görse hayret ederdi
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Ağlamakdan ana gözsiz sepel oldı a‟mâ
Kıldı maymûn tenini kanlu yaşı kızıl ala
Kurd u dilkü tağa düşdiler oluban şeydâ
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
( Köstebek ona ağlamaktan kör oldu
Maymunun kanlı göz yaşları vücudunu böyle kırmızı ve alaca renkli etti
Kurt ve tilki delirip kendilerini dağa vurdular
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Şîr-i merd idi bahâdurdı yavuz gürbeyidi
Yaşlu sanman anı genc idi katı körpeyidi
Bıyıgı kıllarınun her biri bir harbeyidi
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
( Erkek aslandı yiğitti yaman kediydi
Yaşlı sanmayın gençti çok körpeydi
Bıyığındaki kıllarının her biri bir mızrak gibiydi
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Cengde basar idi kasd idicek şîr-i neri
Pençesile dutar atar idi evrânı beri
Hîç kaçırmazdı yitişüp dutardı keleri
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
( Savaşta saldırınca erkek aslanı yenerdi
Ejderhayı pençesiyle tutar beri atardı
Kertenkeleyi hiç kaçırmaz tutardı
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Hûb-âvâz ile ol şâm u seher mavlar idi
Sansarı hîç mecâl itmez idi avlar idi
Ana öykünmez idi şîr abes gavlar idi
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
(Güzel sesliydi sabah akşam miyavlardı
Sansarı zorluk çekmeden avlardı
Aslan boşuna kükrerdi onu taklit edemezdi
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Görse boğardı barağı kovar idi çakalı
Yolar idi eline girse keçinün sakalı
Her ögünde yir idi keklik ile boz bakalı
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
(Köpeği boğar çakalı kovardı
Eline geçtiğinde keçinin sakalını da yolardı
Her öğünde keklik ve dişi karatavuk yerdi
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Derisi kâkum u semmûr u vaşakdan yeg idi
Râst idi hüsni gibi hulkı dahı gökçek idi
Kedi sanman anı ol bir ala gözli beg idi
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
( Derisi kakım samur ve vaşaktan daha iyiydi
Doğru idi dışı güzel olduğu kadar içi de güzeldi
Kedi sanmayın o ela gözlü bir bey idi
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Her seher kalkar elini yüzini yur idi ol
Katı pâk idi vü her vech ile maúmûr idi ol
Kimse bilmezdi anun kadrini bir nûr idi ol
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
(Her sabah kalkıp elini yüzünü yıkardı
Çok temizdi her yönden mükemmeldi
Kimse onun değerini bilmez bir nur idi
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Degme gûyendeye yoğ idi anun âvâzı
Zühre işitse sadâsın bırakurdı sâzı
Hîç sevmezdi ne sûfîyi vü ne gammâzı
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
( Onun sesi hiçbir şarkıcıda yoktu
Gezegenlerin çalgıcısı Venüs onun sesini işitse sazını bırakırdı
Ne sofuyu ve ne gammazı da hiç sevmezdi
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Rûhı şâd ola ki incitmez idi kimseneyi
Ne gönindeki biti ne kulağında keneyi
Paşa ile başı hoş idi severdi teneyi
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
( Ruhu şad olsun kimseyi incitmezdi
Derisindeki biti kulağındaki keneyi bile incitmezdi
Taneyi sevdiği için de paşayla devletlilerle de arayı hoş tutardı
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Anrasa heybet ile inler idi kevn ü mekân
Mavlasa sît ü sadâsıle dolar idi cihân
Defterin dürdi anun bu devrân-ı zemân
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
(Kükrese kainat heybetle inlerdi
Miyavlasa dünyayı ünüyle sesiyle doldururdu
Zamanın dönüşü akışı onun da defterini dürdü
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Katı nuhsind idi dilkü gibi çok yaşlu idi
Kurd ile hasm idi kaplan ile savaşlu idi
Serv-kadd idi ala gözlü kara kaşlu idi
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
(Çok kurnazdı tilki gibi çok yaşlı[tecrübeli] idi
Kurtla hasımdı kaplan ile kavgalı
Selvi boyluydu ela gözlü ve kara kaşlıydı
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Sever idüm ben anı cân ile mahbûb gibi
Her gice koyar idüm koynuma bir hûb gibi
Pâk iderdi ev için kuyruğı cârûb gibi
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
(Ben onu can u gönülden bir sevgili gibi severdim
Bir güzel gibi her gece koynuma alır beraber yatardım
Kuyruğu evin içini süpürge gibi temizlerdi
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Kurtarurdı yılan ağzına düşen kurbağayı
Yuvalardı sıçan oynar gibi kaplumbağayı
Taşağı kılına saymaz idi diz-dâr ağayı
‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
(Yılanın yakaladığı kurbağayı kurtarırdı
Kaplumbağayı sıçanla oynadığı gibi kolayca yuvarlardı
Dizdar ağaya da hayalarındaki kıl kadar bile değer vermezdi
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Kâmil idi hem edeblü idi hem uslu idi
Akil idi eyü soy idi kişi aslu idi
Receb ayıdı vefât itdüği güz faslı idi
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
( Kamil,edepli ve uslu(akıl sahibi) idi
Akıllı, cinsi iyi ve asilzadeydi
Öldüğü gün güz mevsimi ve Recep ayıydı [mübarek gün]
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi)
Ey Me‟âlî anun öldüğini kim ağlamaya
Acıyup hasret ile cânını kim dağlamaya
Cûş idüp kanlı yaşı seyl oluban çağlamaya
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
( Ey Meali onun ölümüne kim ağlamasın
Merhamete gelip kimin içi yanmasın bunu kendine dert edinmesin
Coşup kanlı göz yaşları sel gibi akmasın [herkes onun ölümünden dolayı bu sıkıntıları çeker]
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi
Şimdiden gerü sıçan duta bütün dünyâyı
Kemüre hegbeyi çuvalı dele torvayı
İnlede yohsulı vü yohsul ide hem bayı
N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi
{son bent mersiyelerdeki beddua bendidir burada şair ölümden dolayı duyduğu acıyı beddua ederek gösterir, isyan duygusunu dile getirir.}
( Bundan sonra bütün dünyayı sıçanlar istila etsin
Heybeyi çuvalı kemirip torbayı delsinler
Yoksulu inletip zengini de yoksul etsinler
Ne edelim ah kedi ne yapalım vah kedi
0 Yorumlar