BHDRGRFT

10/recent/ticker-posts

Uluğ Bey Kimdir


Uluğ Bey, İlhanlılar ve daha sonra Gıyasüddin Cemşid zamanında yapılan rasataları yeni baştan inceledi, kontrolden geçirdi, yeni rasatlar yaptı. 

Bu da tam 12 yıl sürdü. Fakat Uluğ Bey bizzat kendi idaresi altında yapılan ilmi çalışmaların neticesini ancak 1437’de alabildi. 

Kendi adıyla anılacak olan dev eseri Uluğ Bey Ziyci bu çalışmalarım tek ve en önemli ürünü olarak ortaya çıktı.

Uluğ Bey’in hazırladığı bu ziyc devrin ilmi esaslara dayanan yegane cetveliydi. Gerçi bu ziyc ilk ziyc değildi. Fakat önceki ziyclerde çeşitli ve rasat ve hesaplamala hataları vardı. Hem de yıldız sayıları çok az tutulmuştu.

Uluğ Bey’in Ziyc’i yani yıldız kataloğu ise önceki ziyclerin eksiklerini tamamlıyor, yanlışlarını düzeltiyor, yıldızların hareketlerini daha mükemmel gösteriyordu.

Bugün bile Kandilli rasathanesinde hicri ve kameri aylarının hesaplamasında kullanılan kriter, Uluğ Bey’in Ziyc’inden  faydalanılarak yapılmaktadır.

Kalıntıları günümüze kadar gelen Uluğ Bey’in en önemli eserlerinden birisi olan Semerkant Medresesidir. Çağın en modern üniversitesi durumundaki bu medresede dini ilimler yanında fen ilimleride okutulurdu. 

Kadızade Rumi, Ali Kuşcu, Gıyasüddin Cemşid gibi bilginlerin profesörlük yaptığı medresede bizzat kendisi de ders okutmaktaydı.

Farsça yazılan Ziyc 1665 tarihinde İngiltere’nin Oxford şehrinde basıldı, bütün Avrupa dillerinde tercüme edildi ve ilim adamlarının ellerinden düşmez oldu.

Ziyc’in Farsçası 1842’de, Fransızca tercümesi de 1853’te Sedillot tarafından neşredildi.

Trigonometride yeni çığır Uluğ Bey, önce trigonometri üzerinde çalışmalar yaptı.

 Çünkü astronomi ile ilgli çalışmaların temelini trigonometrik esaslar teşkil ediyordu. Daha başlangıçta 1 derecelik yayın sinüs değerini hesapladı. 

Kendisinden önceki  doğulu ve batılı bilginlerinm tahmini ve takribi çalışmalarını terk etti, cebir ve geometriye dayalı bir hesaplama esası tesbir etti, trigonometride yeni bir araştırma  çığırı açtı.

Ayrıca Uluğ Bey astronomiyle ilgili bir kitabıda  Avrupa dillerine çevrilmiş ve 20. Yüzyıla kadar Avrupa üniversiterlerinde okutulmuştur.

''RUB-U DAİRE''

Bunlarda başka Uluğ Bey, bir de                     ''rubu daire'' yapmıştı. Beyruni’nin  7.5 metre çapındaki rub-u dairesine karşılık Uluğ Bey 40 metre çapında  ve Ayasofya Camii yükdekliğinde bir rub-u daire yapmıştı.

 Bu alet dürbünler icat edilnceye kadar, gözlem işlemlerinde kullanılmıştır. Bununla yıldızların uzaklıkları, namaz vakitkleri ve kıble tespit ediliyordu. 

Gerçeğe bakılırsa  bu alet gözlemde  kullanılan usturlabın dörtte birinden başka bir şey değildi.
Uluğ Bey bir de  büyük bir kütüphane kurdu. Kütüphanenin bazı kitapları İstanbul ve Avrupadaki İslam yazma eserleri toplamalarında bulunmaktadır.

Aynı zamanda büyük bir avcı olan Uluğ Bey, Türkistan’da kuş çeşitlerine dair bir eser tertip etti. Fakat bu eseri günümüze kadar gelememiştir.

Uluğ Bey, sanat dallarına, bilhassa çiniciliğe önem verdi. Çin’den getirittiği nadide vazo ve bazı eserlerle Kühek’deki çinili sarayında bu tip sanat eserlerinin kolleksiyonunu yaptı. 

Yardımcısı Ali Kuşçu da sık sık Çin’e gönderdiği sefaret heyetleri içindeydi.
Kısaca Uluğ Bey sadece İslam dünyasının değil, bütün ilim dünyasının seçkin bir siması olarak hala anılmaktadır.

Yorum Gönder

0 Yorumlar