BHDRGRFT

10/recent/ticker-posts

Oğuz Kağan Destanının Düşündürdükleri (1) Sikalibe Nedir ?

  Oğuz Kağan Destanının Düşündürdükleri (1)

 
Geçen gün muhterem babamın serzenişleri ve canım arkadaşım Bahadır'ın teşviki üzerine eski kitap okuma ve kitaplar hakkında kafa yorma hastalığım birden nüksetti.

   Zaten şu sıralar beraber kaldığım Mümin isimli arkadaşımın meraklı soruları ve onları cevapsız bırakmama çabamdan dolayı  bir yeniden ısınma devresindeydim.

   Akşamları Ahmed-i Bican Hazretleri'nin Envar el-Aşıkin Kitabını okuyor, kafasının almadığı yerlerde bana danışıyordu. Bu esnada Zülkarneyn Aleyhisselam bahsine gelmiş, burayı anlamadığı için yardımımı rica etmişti. Sırasıyla Yecüc ve Mecüc nedir, Sedd-i İskender nerededir anlatmaya çalıştım. Derken bahis Nuh Aleyhisselamın evladına ve nesillerine geldi. Anlatıldığına göre Hazreti Nuh’un dört oğlu olup bunlar Ham, Sam, Yafes ve imansız boğularak helak olan dördüncü oğlu Yam’dır. Rivayete göre bugünkü insanlığın ataları bu üç şahsın zürriyeti olup sırasıyla Sam Arapların İranlıların ve Rumlar’ın Ham siyahilerin Yafes de Türklerin ve Sikalibenin atasıymış.Tabi bugünkü ilmi manada bunun pek bir hükmü yok. Ama burada Türklerle beraber zikredilen Sikalibe nedir bilemedim ve araştırmaya başladım. İnternette bununla alakalı Türkçe bilgi yok.

   Ama Arapça ve batı dilli kaynaklarda geniş malumat verilmiş. Şöyle ki; İslam hukukunda beyaz kölelere Memlük denir, bunlar da kavim kavim sınıflandırılır.

   Mesela bozkırdan gelen ve göçebe hayatı yaşayanlara Türk olsun Moğol olsun Etrak yani Türkler denirmiş. İşte Karadenizin kuzeyinden gelen ve Türk olmayan kölelere de Sikalibe denmekteymiş.Bu kelime cemi olup müfredi saklebi imiş. Aslı Bizans Yunancasındaki sclavanos kelimesi olup manası Slav yani köle demek. Fakat Arapçada Karadenizin kuzeyinden gelen köle manasında kullanılmış.Hatta müslüman olup halifeden fıkıh alimi isteyen İdil Bolgar hanı Almuş Hanı İbni Fadlan seyahatnamesinde Sikalibenin Hükümdarı diye anar.

    Evet buraya kadar çok hoş fakat bütün bunların Oğuz Kağan ile alakası nedir diyebilirsiniz. Şöyleki destanda anlatıldığına göre Oğuz Kağan Türklerin başbuğu olup seferlerine başladığı zaman ordusuyla İdil nehri yakınlarına geliyor. Burada Urum Kağanı ile savaşıyor ve onu yeniyor. Urum Kağanı kaçıyor Oğuz onun kağanlığını alıyor. Büyük ganimet elde ediyor. Urum kağanın Uruz Beg isminde bir kardeşi olup savaştan önce bu Uruz Beg oğlunu dağ başında iki ırmak arasında bulunan muhkem bir şehre yolluyor. Burayı tehlikeye karşı korunmasını ve savaştan sonra kendisine katılmasını istiyor. Fakat savaşı Urum Kağanı kaybettiği için Oğuz Kağan ordusuyla şehrin önüne varıyor oğlan itaat edip altınlar yolluyor ve babasının emrini yerine getirip şehri sakladığını yani koruduğunu, halbuki Oğuz Kağan’a düşmanlığı bulunmadığını, ne emrederse yerine getireceğini bildiriyor. Oğuz memnun olup onunla dost oluyor ve ona Saklap adını veriyor eski Türkçede fiile bitişen -p mış-miş manasına gelir. Bu durumda Saklap; saklamış, korumuş, koruyan gibi bir manaya gelir. Nitekim Alp; alan, almış, fetheden demektir.

    Bu kısımları ben de ilk okuduğumda şahsen herhangi bir ehemmiyet affetmemiş, destanın diğer kısımlarındaki isim verme hadiselerine benzetmiştim. Fakat Sikalibe’yi araştırdığım sıradaki ikinci okuyuşumda bu kısım daha manalı gelmeye başladı. Demek sikalibe bu Saklap beyin halkının ismiydi. Zaten babasının isminin de Uruz beg olması manidardır. Zira  muhtemelen Uruz begle kastedilen urus begi yani Rus prensi olmalı. İdil bugün Volga denen nehrin Türkçe ismidir. Ayrıca Ruslar da bu civarda yaşarlar. Daha sonra Oğuz İdili geçerken çalı çırpıdan sal yapıp ordunun geçişini kolaylaştıran beye de Kıpçak adını vermiş ve onu o yöreye bey tayin etmiştir ve bugünkü Tatarların atası Kıpçak beydir. Tabii bütün bu anlatılanlar halk etimolojisinin ve Türk halkının geniş hayal gücünün eseri de olabilir. Halk etimolojisi insanların yabancısı oldukları kelimelere kendi irfanlarınca köken bulmaları demek. İstanbul İslambol'dan gelmedir manası da müslüman çok olan yer demektir demek gibi. Velhasıl bütün bu anlatılanların aslını bilebilmek için  tarihin tozlu raflarında biraz daha ömür çürütmek, mevzular hakkında daha fazla fikir yürütmek gerekiyor.


01.11.2020 

Nijer/Maradi

Yorum Gönder

0 Yorumlar